Misyonumuz nedir?

Misyonumuz nedir? Son derece kolay bir sorudur, ancak herhangi bir büyük kuruluşun içindeki temel gerilimin-süreklilik ve değişim arasındaki dinamik etkileşimin doğrudan kalbine gider. Bütün büyük örgütler, çekirdeği muhafaza et, bununla beraber ilerlemeyi teşvik et özelliğini sergilerler. Bir yandan, bir çekirdek değerler ve temel niyetler zaman içinde çok az değişen ya da hiç değişmeyen bir çekirdek misyon etrafında şekillenirken; diğer yandan iyileşme, inovasyon ve yenilenmeyi teşvik ederek atılımı desteklerler. Değişen gerçekliğe bağlı olarak iş görme yöntemleri, kültürel normlar, stratejiler, taktikler, süreçler, yapılar ve metotlar sürekli değişirken, çekirdek misyon kendisini muhafaza eder. Doğrusu, değişimin en büyük paradoksu, değişen dünyaya ilk ve herkesten önce en iyi şekilde ayak uyduran örgütlerin, değişmemesi gerekeni biliyor olmalarında yatar; bu örgütlerin, artakalan her şeyi çok kolay bir şekilde değiştirebilmelerini sağlayan, çıpası sağlam rehber ilkeleri vardır.

Bu örgütler, gerçekten kutsal olan ile olmayan, asla değişmemesi gereken ile her zaman değişime açık olması gereken, “neyi destekliyoruz” ile “işleri nasıl yaparız” arasındaki farkı bilirler.

Örneğin, önde gelen üniversitelerde, sorgulama özgürlüğü idealinin yol gösterici bir ilke olarak dokunulmaksızın kalması anlayışı hâkimken, kadrolu öğretim üyesi uygulaması kaçınılmaz olarak değişmekte ve gözden geçirilmektedir. En uzun zaman ayakta kalan kiliseler, dinin temel ideolojisinin değişmeksizin kalması, ancak belirli uygulama ve ibadet yerlerinin, genç jenerasyonun gerçekliklerine bağlı olarak değişmesi gerektiğini bilir. Drucker’ın kastettiği misyon, bir örgüt genişlerken, ademi merkezi bir kimliğe bürünürken, küreselleşirken ve çeşitlilik kazanırken, onu bir arada tutan harç niteliğindedir. Bunu, anavatanları olmaksızın, diasporaya dağılmış Yahudi halkını asırlarca bir arada tutan Museviliğin ilkeleriyle paralel düşünebilirsiniz. Yahut, Birleşik Devletler Bağımsızlık Bildirgesinde açıkça vurgulanan hakikatler ya da her milletten bilim insanının bilgi kazananını artırmak gibi ortak bir hedefle bir araya gelen bilim topluluklarının uzun süreli idealleri olarak düşünün.

Çekirdek misyonunuz, sadece ne yapacağınız konusunda değil, en az onun kadar, ne yapmayacağınız konusunda da rehberiniz olacaktır. Sosyal alanda faaliyet gösteren kuruluşların liderleri, dünya için “iyi şeyler yapmakla” övünür, ancak azami ölçülerde hizmet verebilmek ve olağanüstü bir titizlik göstermek, sadece misyona uygunsa yapılmayı gerektirir. En iyiyi yapabilmek, misyonunuzdan ayrılmanız yönündeki baskılara hayır diyebilmeyi ve uygun olmayanı reddetme konusunda bir disiplini gerektirir. Amerikan ulusal Kız İzci Örgütünün başındaki Frances Heselbein’ın basit bir çıkarımı vardı: “Bizler burada sadece bir tek nedenle bulunuyoruz: Bir kıza, en yüksek potansiyeline ulaşmasında yardımcı olmak.”

Heselbein, kız izcileri azimle öyle faaliyetlere yöneltti ki sadece bunlar bile, üyelere benzersiz bir değer katabilecekti. Bunun üzerine, bir ordu dolusu, gülümseyen kız çocuğunun son derece güzel bir amaç için kapı kapı dolaşıp destek istemesi fikrini geliştiren bir yardım kuruluşu kız izcilerle bir ortaklık arayışına girişince, Hesselbein, bu kuruluşun, bir fark yaratma arzusundan övgüyle bahsetti, ancak kibar ve kesin bir hayır yanıtı verdi. Bir şeyin “hayatta bir kere karşılaşılacak fırsat” hatta hayatta bir kere olabilecek finansal kaynak yaratma fırsatı olması, yalnızca bir olgudur, harekete geçmek için gerekli bir neden değildir. Eğer büyük bir fırsat sizin misyonunuza uymuyorsa, yanıtınız, “Teşekkür ederim, ama hayır” olmalıdır.

Misyon meselesi, özellikle dünyamız artan bir karmaşa ve çalkantı içindeyken daha da önem kazanmaktadır. Dünya ne kadar değişirse değişsin, gurur duyabilecekleri bir şeylere ait olma hissi insanlar için hâlâ temel bir ihtiyaç. İnsanlar, yaşamlarına ve çalışmalarına anlam verecek yol gösterici değerlere ve amaca gereksinim duyarlar. Başkalarıyla bağlantı halinde olmak, onlarla ortak bağları oluşturan inanç ve arzuları paylaşmak hayati bir ihtiyaçtır. Kendilerine yol gösterecek bir felsefenin, karanlık ve karmaşık zamanlarda yollarını bulmalarını sağlayacak bir deniz fenerinin bitmek bilmez bir arayışı içindedirler. İnsanlar, işleyen bir özerkliği özgürlük artı sorumluluk geçmişte hiç olmadığı kadar talep edecek ve aynı zamanda parçası oldukları örgütlerin bir davayı desteklemesini isteyecektir.

Kaynak: Peter Drucker, Jim Collins, Philip Kotler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.